İnsan ne çok şey yaşıyor. Zaman, bazılarını siliyor gibi ama silemiyor. Kimisi yaşadığı güzellikleri anlatırken sesi soluğu da büyüyor. Ne güzel yaşamış, diyoruz. Kimisi acılar, hatta büyük acılar yaşıyor. Derdi deşiliyor, acılar gözyaşlarında boğuluyor… Ve insan bunları anlatıyor. Acı ile tatlıyı yemiş gibi

Ne çok anlatacağı oluyor insanın... Yazsa kağıtlar yetmez, Sabahtan akşama kadar anlatsa günler, yıllar yetmez. Hep anlatıyor. Bazen dertleşme oluyor, anlattığı…

“Oh be anlattım” diyor kurtulmuş gibi. Bir büyük yükü atmış gibi… Bazen coşuyor, mutluluklarını, sevinçlerini anlatırken çocuklar gibi… Kimisi de yazıya döküyor Anı oluyor. Öyle ki şarkı söylüyoruz “Anılar, anılar” diye.

Anılarımızı yazmayınca, anlatmayınca biz çuvala doldurup gidiyoruz bu dünyadan… Yazıya dökmediğimiz anılarımız servetimizi öldüğünde kimseye bırakmadan götürenler gibi oluyor.

Yıllar önce Milliyet Sanat Dergisi’nde “Anılar yazılmalıdır” diye bir yazı okumuştum. “Eski gazete, dergi, fotoğraf albümü karıştırdığınız olur mu?” diye soruyordu. Sık sık bu yazıyı anımsıyorum. “Dünden tamamen kopan, bugün yaşadığını anlamaz” da der dururum. Çünkü daha önce yaşadıklarımız yaşamımızın temelini oluşturur. Esasında görünmeyen okuldur. İnsandan insana aktarılan yaşamın püf noktaları saklıdır.

İnsan ne çok şey yaşıyor. Onları hepimiz anlatıyoruz. Kimi zaman dertleşiyoruz. Kimi zaman mutluluklarımızı, sevinçlerimizi, kimi zaman çektiğimiz acılarımızı. Kiminde gözlerimizin içi gülüyor, yüreğimiz büyüyor anlatırken. Kiminde anlatırken yüreğimiz daralıyor, nefesimiz sıkışıyor. “yaşadım” diyoruz ve anlatmak istiyoruz.

“Anlatmayan taş olsa çatlar” derdi büyükler… Bazılarından da “Oh be, anlattım da rahatladım…” dediğini duyarız.

Ülkemizde herkes “Benim hayatım roman” der, ama bunun anıları olduğunun farkında da değildir ve yazmaz, kitaplaştırmaz. Oysa anılar, insanın daha iyi insan olmada aktaracağı deneyimleri, gözlemleri, yaşadıklarıdır. Biz anlarımızla büyüyoruz, anılarımızla yaşarız. Onun için anılar yazılmalıdır.

Anı yazma, bütün yazınsal türlerinde olduğu gibi yaşamı anlatma, paylaşma gereksinimden doğmuş Günlük, Mektup, Gezi Yazısı gibi otobiyografik bir anlatım türü olarak öykü, roman gibi yaygın edebiyat türüdür. Bizde herkesin şiir yazdığı gibi Batı ülkelerinde de anı yazma yaygındır. Bizde şiirlerini kitap olarak yayınlayanlar gibi yazdıkları anılarını kitaplaştırırlar. Hatta ayrı anı kütüpheneli bile var. Bizde de yaygınlaşmaya başladı. Eskişehir Sanat Derneği her hafta Perşembe günleri saat 17.00’de Eskişehir İl Halk Kütüphanesi’nde Anı Yazma-Okuma Saati yapıyor. “Her mevsim Eskişehir Anı Günleri” etkinlikleri düzenliyor. Herkes yazdığı anılarını okuyor, paylaşıyor. Anı yazmanın yaygınlaşması için başka projeler hazırlıyor. Eskişehir’de de anılarını kitaplaştıranlar, yayınlayanlar var.