“Mustafa Kemal Keçiören’de yakın adamları ile Ankarada’ki son gecesini geçirdi. Ayrıldığı zaman bir hayli yorgundu. Yanındakilere ;
-Taarruz haberini alınca hesap ediniz. On beşinci günü İzmir’deyiz.
İzmirden dönüşte karşılayıcılar arasında o gece beraber bulunduklarından bir ikisini görünce ;
-Bir gün yanılmışım dedi…
Cepheye geldiği zaman raporları dinledi. Kıtalar yerlerine varmışlardı.

Sordu ;
-Düşmanda bir hassasiyet var mı ?
-Aldığımız raporlara göre henüz bir hassasiyet yok..
-Baskın muvaffak olmuştur.. dedi
Ve meşhur Fransız Generalinin kelimesi gibi, yazıya geçemeyecek bir söz savurdu.

Kocatepe de bir ağır düşüncenin ebedi heykelini andıran fotoğrafını göz önüne getiriyor musunuz ?
Mustafa Kemal 26 Ağustos sabahı orduyu taaruza sürüyor..
Başlarını, ateşe, taşa, ve çeliğe çarpa çarpa kan köpüren Türk kahramanlığının , düşünen, arayan, bulan gösteren, bazen bir “evet” i ile bir “hayır” ına vatanın kaderi bağlanan başıdır o. Akıp giden sular gibi boşanıp giden milli kaderler öyle bir set bulursa durur. Bu, milli kahraman denilen adamdır. Dağın eteklerinde dövüşen halk ve tepenin üstündeki zafer yaratıcısı .. O sabah birbirine ne kadar layık idiler..”

Falih Rıfkı Atay 26 Ağustos sabahını böyle anlatıyor…

Mustafa Kemal Paşa da “Nutuk” da o sabahtan şöyle bahsediyor ;
"20/21 Ağustos 1922 gecesi 1′inci ve 2′nci Ordu Komutanlarını da Cephe Karargâhına çağırdım. Genelkurmay Başkanı ile Cephe Komutanını da yanımda bulundurarak, taarruzun nasıl yapılacağını harita üzerinde kısa bir savaş oyunu şeklinde açıkladıktan sonra, Cephe Komutanı’na o gün vermiş olduğum emri tekrarladım.
Komutanlar harekete geçtiler. Taarruzumuz, strateji ve aynı zamanda bir taktik baskın halinde yürütülecekti. Bunun gerçekleştirilebilmesi için de kuvvetlerin yığınak ve hazırlıklarının gizli kalmasına önem vermek gerekiyordu.

Bu sebeple bütün yürüyüşler gece yapılacak, birlikler gündüzleri köylerde ve ağaçlıklar altında dinleneceklerdi. Taarruz bölgesinde, yolların düzeltilmesi v.b. çalışmalarla düşmanın dikkatini çekmemek için diğer bazı bölgelerde de benzeri yanıltıcı hareketlerde bulunulacaktı.
24 Ağustos 1922′de karargâhımızı Akşehir’den, taarruz cephesi gerisindeki Şuhut kasabasına getirttik, 25 Ağustos 1922 sabahı da Şuhut’tan savaşı idare ettiğimiz Kocatepe’nin güneybatısındaki çadırlı ordugâha naklettik. 26 Ağustos sabahı Kocatepe’de hazır bulunuyorduk. Sabah saat 5.30′da topçu ateşimizle taarruz başladı."

95 yıl önce bu gün başlayan "Olmak ya da olmamak" savaşıdır bu…