Her karanlık tünelin sonunda aydınlık vardır. Türkiye Cumhuriyeti tarihi sınavı tam not alarak geçmeyi başardı. 15 Temmuz gecesi karanlığın sonu, aydınlığın başlangıcı oldu. Ülkenin içine 30 yıldır sızan Fettullahçı terör örgütü karanlık emelini 15 Temmuz 2016 tarihinde uygulamaya koydu. Hesap etmedikleri bir tek şey vardı: MİLLET...
Mustafa Kemal Atatürk'ün "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir" sözü o gece bir kez daha perçinlendi. O günden bu yana yaşanan olayları yakından takip etmeye çalışıyorum. Tankların Boğaziçi köprüsüne çıktığını televizyondan  öğrendim, arkasından AK Parti Eskişehir İl Başkanı Dündar Ünlü'nün Eskişehirlileri meydana çağıran mesajını duyunca arabama atladığım gibi toplanma yeri olarak belirlenen AK Parti Eskişehir İl Başkanlığı’na gittim. Bir elimde fotoğraf makinesi, diğer elimde kamera o tarihi anları çekmeye çalışıyordum. Vatandaşlar barut fıçısı gibi her an parlamaya hazırdı. Hatta ilk gittiğimde provakotörlerden biri iş başı yapmış, ortalığın karışmasını sağlamıştı bile. O gece Eskişehir'de kalkışma olmadı. Ancak Ankara ve İstanbul'da olduğu gibi tankın önüne geçmek için halk hazır kıta bekliyordu.
Mangal gibi yüreği ile tankın topun önüne geçen başka bir millette yoktur herhalde. Boşuna denmemiş Çılgın Türkler diye...
Yaşanan olaylara ben biraz farklı pencereden de bakmak istiyorum.  Dış güçlerin siyonizmin içeride yıllardır devletin bütün kılcal damarlarına sızan bir virüsü kullanarak; Türkiye’yi bir Irak, Suriye, Mısır, Lübnan yapma girişimiydi yaşanan.  Peki herkesin dilinde olan bu kalkışma  nasıl gerçekleşti, nasıl durduruldu?
Farklı açıdan bakalım dedik ya...
Çok önceden Milli İstihbarat Teşkilatı Türkiye'de bir darbe olacağını biliyordu. Devletin bütün kurumları Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önderliğinde bu darbeye karşı bir çalışma yaptılar. Yani daha önceden hazırlıklıydılar darbeye karşı.  Bu oyun Erdoğan ve ekibinin yerinde hamleleri ile bozguna uğratıldı. Recep Tayyip Erdoğan Türkiye'nin üzerinde gözü olan devletleri dumura uğratacak bu önemli istihbari ve operasyonel harekette MİT'i dış güçlere karşı korumak için "Eniştemden öğrendim" diyerek bir taktik geliştirdi diye düşünüyorum.
Elbette bunlar durmayacak. Tekrar saldıracak. Bu başarısızlığın nedenlerini araştırıyorlar. Avrupa'da başarılı olmuş bir istihbarat teşkilatı, göze batacak ve yeni operasyonların hedefi haline gelecekti. Bir hatırlayalım bütün milletlerin vatandaşlarının kellesi kesilirken Musul'da onlarca üst düzey yöneticimiz, burnu bile kanamadan Türkiye'ye getirildi MİT'in katkıları ile... Artık dünya istihbarat teşkilatlarının operasyonel ve istihbari çalışmaları ile yönetiliyor. Milli İradenin gücü siyasilerin birlikteliği   ülkeyi  karanlık günlerden aydınlığa çıkartacaktır.
Benim analizim bu. Aslında yapılan yorumlar, ifadeler,  yöneticilerin açıklamalarını birleştirdiğinizde benim elde ettiğim sonucu yakalamış olursunuz.
Balyoz davasında 3,5 yıl hapis yatan Emekli Albay Ali Türkşen: 
"Fabrika ayarlarımıza geri dönmemiz lazım. Türkiye'de liyakat sistemini geri getirsinler. Hayvanat bahçesi müdüründen TÜBİTAK'a müdür yapmasınlar" demiş. Katılıyorum. Sıfırdan başlamak, tüm kurumları hakkaniyetli bir şekilde, yeniden yapılandırmak, ülkemizi bu kanlı hesaplaşmaların kucağından çıkarmak, hep birlikte tam bağımsız ve demokratik bir Türkiye Cumhuriyeti’ni temelden yeniden inşa etmemiz lazım.
Ülkemize geçmiş olsun diyorum ve tüm demokrasi şehitlerine Allah'tan rahmet diliyorum…