Ben, seninle hayatı sevdim anne...

Seninle sevdim kadınları...

Bana sevmeyi öğrettin, saygıyı, paylaşmayı...

İnsanları seninle sevdim anacığım.

Biliyorum, bana 'oyuncak' alamadığın zaman nasıl üzüldüğünü...

Soframıza çeşit çeşit gıdalar koyamadın...

Bir elmayı dörde böler yerdik...

Bize yokluğu hiç hissettirmedin anacığım...

Her yerde, her zaman yüreğini ortaya koydun...

Senin yüreğini 'katık' yaptık yaşama...

Paylaşmayı öğrettin... Aynı giysileri giysek de kardeşler arasında kıskançlığı yaşatmadın bize…

Tenceremizde yemek olmasa da kaynatılan suya katılan ekmeğin tadını hiç unutmadım anacağım...

Biliyordum ki o yemekte senin gözyaşların, acıların, hüzünlerin, sevinçlerin, yoksulluğun kaynamıştı...

Okuma yazma bilmezdin ama bizi okutmak için çırpınış gözlerimin önüne geliyor...

Evde patik, eldiven örüp komşulara satardın...

Eve gelen misafirlere çayın yanına o güler yüzünü koyar, misafirler hep gülümseyerek giderlerdi...

Çocukluğumda senin hiç hastalığını görmedim anne...

Hiç mi hastalanmadın anne?

Günlerce başımda beklediğini bilirim anacığım, hala 'kendini iyi koru' diye tembihliyorsun...

 Gözyaşları, hüzün, acı ve yokluk içinde bizleri yetiştirdin.  Biz hiç fark etmedik bunları anacığım...

Bize çocukken 'acıyı bal eyleme'yi öğrettin.

Yokluk içindeydik ama yüreğimizi öylesine zengindik ki, yüreğimdeki sevginin, güvenin, paylaşımının değerini hiç bir hazine karşılayamaz...

Bize; sevgiyi, barışı, kardeşliği, saygıyı, insana destek olmayı öğrettin...  Sen bana  'adam olmayı' değil, 'insan olmayı' öğrettin.

Bugün ben kadını ikinci sınıf değil, yüreğimin diğer parçası olarak görüyorsam, töre, namus cinayetlerinde kadının yanında oluyorsam ve kadını cinsel meta olarak görmüyorsam yani kısacası kadını 'insan' olarak görüyorsam senin sayende anneciğim... Ben, seninle sevdim kadınları anne... Ellerini yüreğime koyuyorum anacığım, yüreğinden öpüyorum...

              ŞABAN BAĞCI