Neyzen Tevfik ; Yağcılık her türlü sosyal ilişkinin merhemidir demiş ..
Yalakalık, yağcılık  veya eski adı ile dalkavukluk,  Osmanlı’da bir meslekti. Dalkavuktan her istenen şeyin bir tarifesi vardı. Hatta dalkavukların meslek odaları bile vardı.  Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’ya  göre, burnuna fiske vurma, fiske başına 20 para suratına tokat atma, tokat başına 30 para; yüzüne kömür veya mürekkep sürme ise 37 para. Şiddetin dozu arttıkça tarife yükseliyordu. Ellerini ve ayaklarını domuz topu bağlama 40 para'ya, merdivenden aşağı yuvarlama 180 para'ya, bostan dolabına bağlayarak bostan kuyusu içine indirmek 600 para'ya tekabül ediyordu. Gazetecilik meslek haline geldikten sonra matbuat dalkavukları ortaya çıktı. Günümüze kadar gelen bu yalaka, yandaş, besleme ne derseniz artık, tipler bu işi alenen yapmaya devam ediyorlar. Bizim tarihimizin en büyük yalakalarından, bu günkülerin piri, atası Baba Tahirdir.
Baba Tahir..!
II.Abdülhamid  döneminde cüheladan ve avamdan bir adamken  zamanla cehaleti sayesinde cesareti artmış ve saray hiçbir muharriri (yazar) adam yerine koymazken bu sahtekara mühim bir neşriyat (yayın) adamı payesi (ünvanı) vermiş, bu yüzden onun cüreti çoğalmıştı. Abdülhamit zamanında en büyük basın patronu oldu. Saray desteği ile işlerini büyütüp geliştirdi. Çok sayıda dergi ve gazete basıyor ve aynı zamanda “padişahım çok yaşa” çizgisinin en önde gideni. Gazetesinin adı “Malumat” bu yüzden ona “Malumatcı Tahir”  de deniyor. Bu günkü deyişle Abdülhamit’i destekleyen bir “yandaş medya” patronu..
 
Gelelim Baba Tahir’in dilden dile dolaşan ünlü hikayesine ;
1900’lerin başı İstanbul’da Terkos Sular İdaresi Fransızların kontrolünde. O zaman Reji İdaresi deniyordu. Osmanlı borçlarından dolayı battığından tüm gelir kaynaklarına alacaklı yabancılar tarafından el konmuştu.. Bir gün şirketin başına yeni ve sert bir müdür atanır. Şirket kar edecek ama defterlere bakar ki giderler oldukça yüksek. Bu durumda müdür bey ilk iş masraflarda kısıntıya gitmeyi düşünür. Muhasebe müdüründen personel ve maaş listesini ister ve dikkatini listedeki bir isim çeker. Sorar ;
-Kim bu adam ? 
-Tahir Efendi. Gazeteci. Zaman zaman şirket lehine haberler yapan faydalı bir adamdır… dese de Müdür serttir ;
-Kesin bu maaşı !!
Maaş kesilir Baba Tahir iki ay bekler maaş gelmeyince nedenini öğrenir.. Hiç ses etmez matbaaya gider. Gazetesi “Malumat” ta sekiz sütuna manşet  bir haber döşenir.. 
-Yaralı Domuz Terkos gölüne düştü.. !!
 
. O dönemde İstanbul’un tek suyu Terkos Gölünden.. Habere göre avcılar tarafından vurulan bir domuz koşarak kaçarken göle  düşmüştür . Ertesi gün kızgın bir topluluk Sular İdaresinin önünde toplanır. İdare paniktedir.. Olayın Saray’a yansıyıp işin büyümesinden endişe ederler. 
Yeni müdür durumu anlar. Baba Tahir çağrılır rica minnet “geciken maaş” verilmek istenir. Ama Baba Tahir kulağı kesiklerdendir. Bunu yemez .Ancak maaş dörde katlanınca razı olur..
Ertesi gün Malumat gazetesinde  “Domuz göle varamadan telef olmuş, göl’de görülenler de kütükmüş” haberi yine manşetten verilir ve ahali yatışır.
Gördüğünüz üzere bugün’ün yalakaları da , “Pir” leri  Baba Tahir'in izinden hiç sapmadan usta-çırak ilişkisi içinde ondan aldıkları feyz’le mesleklerini büyük bir şevkle icra ediyorlar.....