Meslek hayatıma AK Haber Gazetesi’nde başladım, spor muhabiri olarak. Sonrasında adliye, asayiş, gündem, siyaset, magazin derken nereyse her alanda çalıştım. Oradaki stajyerlik dönemim sonrasında Sakarya Gazetesi’nden gelen teklifi değerlendirip, orada çalışmaya başladım. En son Anadolu Gazetesi’nde yazı işleri müdürlüğü sonrasına bir fotoğraf makinası ve laptop ile hepinizin bildiği Esgazete’yi kurdum 2013 yılında.

Burada zaman zaman anılarımın yer aldığı köşe yazıları ile karşınızda olacağım…

O zaman buyurun…

Yıl 2001 ilk çalıştığım gazete AK Haber… AK Haber; gazeteci abim Ali Akyüz ile Uğur Özdemir tarafından zor şartlarda kurulan bir gazeteydi. 7 metrekarelik bir alanda Eskişehir pasajında uzun yıllar hayatta kalma mücadelesi verdi. Oldukça eski, bakımsız ve güvenli olmayan bir yerdeydi, öyle ki; zaman zaman silahların patladığı, alkolü fazla kaçıranların olay çıkardığı, balicilerin tehdidinde olan bir yerdi; Eskişehir Pasajı…

Kış olduğunda soğuk iliğimize kadar işlerdi.

Şartlar o kadar zordu ki; kış dönemi 3 gözü yanan gazlı sobayı patron Uğur Özdemir geldiğinde fazla masraf olmasın diye teke düşürür, o gidince biz yeniden 3’e çıkarırdık, düşünün…

Kışın 3 metrekarelik alanda 5 kişinin çalıştığı gazetede montla oturarak durabiliyorduk.

Mesleğe ilk başladığım dönemdi, ne kadar zor olsa da gazetecilik yapmak istiyordum. Bir gün telsizden bir anons geldi. Bayatpazarı girişinde bıçaklama olmuştu. Bize de çok yakındı…

Spor muhabiriyim ama gazetede kimse olmadığı için ben gitmiştim…

Olay yerine vardığımda bir kişi yerde hareketsiz yatıyordu, karnında kocaman bir bıçak vardı ve ağzı açıktı. Hayatımda ilk defa ölü bir insan görmüştüm ama haber yapmam gerekiyordu, sakin kaldım, heyecan yapmadım, fotoğrafları çekip haberini yaptım, sonra yine spor haberleri yapmayı sürdürdüm…

Bir gün deplasmanda Eskişehirspor maçı vardı. Akşam saatlerinde bitecekti. Neyse maç bitti skor ve gelişmeleri yöneticiden telefonla alıyordum. Nerde internetten bilgi,  fotoğraf vs. alabilmek... Fotoğraf:   bilgi: telefondan yöneticinin anlattığı kadar…

Bilgileri topladım haberleştirdim, matbaaya gönderdim, tam çıkacakken kapının önünde 3 tane balici gördüm. Ellerinde bali poşetleri ha bire çekiyorlar. Sürekli o bölgede oldukları için az çok tanıyoruz birbirimizi. 

Büroya yaklaştılar ben hemen kapının arkasına ayağımı dayadım, açmalarını engelledim. Daha sonra kapının yanında duran telefonu açıp polisi ararmış gibi yapmıştım. Daha sonra uzunca bir süre bekledikten sonra gittiler. Büro büyük camlar ile kaplıydı. Rahatlıkla içeri girebilirlerdi. Ancak uzun süre bekledikten sonra uzaklaştılar. O gün soğukkanlı davranmasam belki de bugün aranızda olmayacaktım.

Daha sonra o biliciler sırayla öldüklerini öğrendim. Bazısı soğuktan donarak öldü, bazısı da bir olaya karışarak. Bugünkü anılar bu kadar kalın sağlıcakla…