Şu gerçeği hepimizin kabullenmesi gerekiyor. Türkiye’ye göçmen olarak gelen Suriyelilerin ve diğer göçmenlerin geri dönme ihtimalleri çok zayıf. Bunu herhangi bir olaya bağlamıyorum. Bu bütün dünyada böyle olmuştur. Göç ettikleri topraklarda önemli bir nüfus oluşturan mülteciler hiçbir ülkede tamamen geri gönderilememiştir. Pakistan savaş sırasında gelen Afgan göçmenleri geri gönderemediğinden Taliban’dan kurtulamadı. Roma İmparatorluğunu göçmen Got’ların isyanı yıktı, Lübnan, Ürdün hakeza öyle. Sadece Bursa’da yaşayan Suriyeliler Bursa nüfusunun %5’ini oluşturuyor. Doğuda bu %70’lere kadar çıkıyor. Ülke genelinde 6 Milyona yakın Suriyeli var.

Göçmenlerin bir başka gerçeği var. Özellikle Suriyeli göçmenlerin önemli bir kısmı sadece savaştan değil, rejim muhalifi olduklarından kaçıp geldiler. Savaş bitse bile geri dönünce cezalandırılmak gibi bir kader onları bekliyor. Ayrıca bu gün bizim öncü olarak kullandığımız paralı Suriyeli askerlerin (ÖSO) gidebileceği bir ülke de yok. Bunların aileleri ve çocukları da Türkiye’de barındırılıyor. Sünni şeriatçı, Esad muhalifi takriben 70 bin kişilik bir örgüt olan bu insanlar Esad devrilmezse – ki öyle görünüyor - günü geldiğinde ülkemize kalacakları pek uzak bir ihtimal değil..

Size çok daha önemli bir neden söyleyeyim. Konuyu oradan açacağım. Geri dönmek istemeyen en kararlı grup kadınlar. Prof. Dr. Özlem Cankurtaran ve  Kocaeli Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü Araştırma Görevlisi Hande Albayrak’ın  bu konuda bir araştırması enteresandır.  Cankurtaran ve Albayrak ,Türkiye'deki Suriyeli kadınların geri dönmek istemediklerini söylüyor.

Araştırmalarında  Suriye’den Türkiye’ye Kadın Olmak' temalı bir anket için Halep'ten gelen 26 kadının yaşam öyküsünü incelemişler. Bu kadınlar  Suriye’deki yaşamlarının da zor olduğunu, hem eşlerinden hem de kaynana ve görümcelerinden şiddet gördüklerini dile getirmişler..

Cankurtaran şöyle diyor. ;

"Bir yaşam tehdidi oluşana kadar sessiz kalmışlar. Kadınlardan birisine görüşmede ‘savaş oldu, yaşamınız nasıl etkilendi?’ demiştim. O da dedi ki: ‘Ah, zaten benim evimin içinde savaş vardı.’ Yani benim evimin içindeki savaşla ben baş etmeye çalışıyordum, o dışarıdaki savaş pek de benimle ilgili bir şey değildi esasında diye anlatmıştı. Bu bir fırsat olmuş ve Türkiye’ye gelmiş, bir başka yaşam kurabilmiş.” Genel ifadeleri  “Kadın hiçbir şey, kadının hiçbir şeyde hakkı yok. Hiçbir şey için hakkı yok, hem de hiç. Ne ailesinin yanında bekarken, ne de evlendiğinde bir hakkı yok” şeklinde olmuş.

Kadınlar Suriye’de kadın olmakla Türkiye’de kadın olmak arasındaki farkı şöyle kıyaslıyor.  “Burada gerçekten kendimi ifade edebiliyorum, kendim karar verebiliyorum”

Prof. Özlem Cankurtaran, “Mesela şiddetin yasak olduğunu, suç olduğunu öğrenmek onlara çok iyi gelmişti. Bu ülkede kadına şiddet suçtur, böyle bir şey yok, bunu şikâyet edebilirsiniz. Bunlar gerçekten onların güçlenmesi açısından önemliydi” dedi.

Bir başka kadın ;, “Buradaki en güzel olay kadın çıkıp çalışırsa ayıp değil. Eve ne ihtiyaç varsa ben alırım, eşim alır ve hiçbir sorun teşkil etmez” diyor.  Gittiklerinde neler yaşayacaklarını bilemeyen bu kadınların geri dönmek gibi bir fikirleri de yok. Ve bunların 10 yaş altında 1 milyon çocukları var. Yani Türkiye’de ne kadar kötü koşullarda yaşarlarsa yaşasınlar bu kadarcık özgürlük bile dönmemek için önemli bir neden.  Zaten zorla göndermek gibi bir lüksünüz de yok.

Güvenli bölge oluşturup oraları iskan ederek Suriyelileri buralara yerleştirmek böylece bu durumdan kurtulmak gibi bir plan asla tutarlı bir yol olmaz. Hem sosyal, hem siyasal, hem askeri açıdan beklenmedik problemler çıkarabilir.

Sonuç olarak bizim göçmen politikamızı ciddi olarak ele almamız, özellikle gittikleri yerlerde kalabalık nüfuslar oluşturmalarını önlememiz, kendi dili yanında Türkçe öğrenmeleri konusunu önemle ele almamız gerekiyor.

Bu günkü durumun bizi ileride çok daha büyük problemlerle karşı karşıya bırakacağı aşikardır.