Eskişehir’de yerel basının içinde bulunduğu tablo, basın emekçilerinin hakları açısından hiç de iç açıcı değil. Düşük maaşlar, ağır çalışma koşulları ve iş güvencesizliği, meslek ehli olmayanların istihdamı, mesleksizleştirme vs. gazetecilik mesleğini her geçen gün daha da zor hale getiriyor. En büyük sorunlardan biri ise örgütsüzlük ve sendikasızlık!
Yerel basın çalışanlarının ekonomik ve sosyal güvenceden yoksun olmalarının en büyük nedenlerinden biri, patronların sendikal örgütlenmeye karşı duruşu. Ancak burada yalnızca işverenleri suçlamak eksik kalır. Çünkü yerel medya çalışanlarının büyük bir kısmı da ne yazık ki sendikanın öneminin farkında değil… Eskişehir’de ve Türkiye genelinde yerel medya çalışanlarının çoğu güvencesiz çalıştırılıyor. Özlük hakları yok, mesai kavramı belirsiz, fazla mesai ücreti ise çoğu zaman hayal. Bu koşulları değiştirmek için sendikal örgütlenme tek çıkış yoluyken, birçok gazeteci hâlâ “Sendika ne işe yarar?” sorusunu bile sormuyor.
Oysa Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), basın emekçilerinin haklarını savunmak için var. Ancak Eskişehir’de birçok gazeteci ya sendikanın varlığından habersiz ya da işini kaybetme korkusuyla örgütlenmekten çekiniyor. Daha vahimi ise, birçok basın çalışanının kendi mesleklerini sıradan bir iş olarak görmesi. Gazetecilik bir kamu hizmetidir, bir güçtür, bir sorumluluktur. Ama eğer bu bilinç kaybolursa, bu meslek yalnızca haber takip edip, yazmaktan ibaret bir işe dönüşür.
Şimdi sormak gerekiyor: Eskişehir’de yerel basın çalışanları, hakları için ne zaman mücadele edecek? Daha ne kadar düşük ücretlere mahkum kalacaklar? Basın özgürlüğünü savunurken, kendi özgürlüklerinden daha ne kadar taviz verecekler?
Bu şehirde, yerel basının güçlenmesi ve gazetecilerin haklarının korunması için sendikal mücadele bir zorunluluk haline gelmiştir. Eğer örgütlenme bilinci gelişmezse, eğer gazeteciler birlikte hareket edemezse, Eskişehir basını giderek daha da zayıflayacak, bağımsızlık yerine sermayeye ve siyasi baskılara daha da bağımlı hale gelecek!
Eskişehir’de ve Türkiye’nin pek çok yerinde yerel medya çalışanları hâlâ düşük ücretlere, fazla mesai sömürüsüne, belirsiz çalışma saatlerine mahkûm ediliyor. Bunu değiştirecek tek şey örgütlü mücadeledir.
Sormak gerekiyor:
Basın özgürlüğünü savunurken kendi özgürlüğünden taviz veren gazeteci ne kadar inandırıcı?
“Hak verilmez, alınır” sözü neden yerel medyada geçerli olmuyor?
Gazeteciler haklarını talep etmeden, onları kim ve neden versin?
Ya birlikte kazanacağız ya da sessizliğe gömüleceğiz…
Sendikal örgütlenme, yalnızca ücret artışı için değil; mesleki itibar, sosyal güvence ve ifade özgürlüğü için de elzem. Eğer gazeteciler bir araya gelmez, birlikte hareket etmezse, Eskişehir basını bağımsızlık yerine sermayeye ve siyasete daha da bağımlı hale gelecek. Bu yüzden artık karar zamanı! Ya birlikte örgütlenerek haklarımızı savunacağız, ya da sessiz kalarak kendi sesimizi kaybedeceğiz.
Unutmayalım, gazetecilik sadece bir meslek değil; bir duruş, bir mücadeledir.