Bir antika merakıdır gidiyor bende, bu merakım hep vardı, son zamanlarda ayyuka çıktı. Sanırım bunda biraz da sosyal medyanın etkisi var. Neredeyse Instagram'daki bütün sayfaları takip ediyor, sonra beğendiğim eşyaları çocuklarımla paylaşıyorum.

Besteciğim:

''Anneciğim ya, ne yapacaksın bunları, insanın içi kararıyor.''

''Öyle deme bir tanem, bunlarda ne yaşanmışlıklar var kim bilir! Baksana ne kadar sağlamlar, şimdiki mobilyalar insanın elinde kalıyor. Bunları cilâlatıp kaplatacaksın, sen o zaman gör!''

Ne söylersem söyleyeyim çocuklar benim gibi düşünmüyorlar. Sonunda Instagram'da uzun zamandır takip ettiğim eski eşya mağazasını, mâkul fiyatlı yemek masası için aradım.

Telefonumu cevaplayan kişi ağzından kerpetenle laf alınacak kadar zor konuşuyordu:

''İyi günler beyefendi.''

''Hayırlı günler abla.''

''Mağazanıza gelmek istiyorum, yeriniz nerede ve ne zaman uygunsunuz?''

''Abla, Kartal'dayız, her zaman uygunuz biz.''

''Bu gün geleceğim,  telefonuma konum atabilir misiniz?''

''Tamam abla, yolluyorum.''

Adamın konum atmasını beklemeden, Utku'yla yola çıktık.

''Utkucuğum bak bakayım gelmiş mi konum.''

''Gelmemiş anneciğim.''

''Bir tanem tekrar arar mısın, yollasın, kaybolmayalım.''

Utku adamı telefonumdan aradı, ulaşamadı. Biraz sonra tekrar aradı, yine cevap yok. Neden bilmem, huylandım.

''Utkucuğum bir de senin telefonundan arar mısın?''

''Arıyorum anneciğim.''

Adam Utku'nun telefonuna cevap verince tekrar konum istedik, yolladı bu sefer.

Kartal'a vardık, mağazayı bulduk. Mağaza, merkezi sayılabilecek konumda, büyük bir binanın dışından merdivenle inilen bodrum katındaydı. Yaklaşık 200 metrekare olan bodrum katı hıncahınç eski eşya doluydu.  Mağaza sahibi Salim Bey beğendiğim masanın yanına götürdü bizi ancak masanın üzerinde beyaz, buğulu lekeler vardı. Lekeleri görmek hoşuma gitmedi.

Salim Bey lekelerden dolayı tereddüt ettiğimi görünce isteksizce konuştu:

''Abla bunlar kolonyayla yakınca çıkar.''

''Lekeleri çıkartırsanız, bu masayı alabilirim.''

Salim Bey yardımcısından kolonya ve çakmak getirmesini istedi. Uzun uğraşlardan sonra lekeleri söylediği şekilde çıkardı. Ben de ödememi yapıp almaya karar verdim. Adresimizi sordu. Sonra elemanlarıyla birlikte nakliye aracına yükledi. Bizim araç önden, onlar arkadan evimize kadar geldik.

Bir hafta sonra aynı yerden antika bir televizyon sehpası almaya karar verdim. Çünkü bende güven oluşmuştu. Beğendiğim sehpanın fotoğrafını Salim Bey'e WhatsApp'tan gönderdim. Karşılıklı anlaşarak banka havalesi aracılığıyla ödemesini yaptım. Sehpayı iki gün sonra yollayacağını söyledi. Bu arada iki berjer beğendim, ''gelirken onları da getirin'' diyerek ücretini yolladım. Evimde gerekli düzenlemeleri yaptım, bekliyorum.  Eşyaları teslim edeceğini söylediği gün akşam olmasına rağmen ses çıkmadı. Aradım, telefonum açılmadı. Utku'nun telefonundan aradım, açtı:

''Salim Bey, neden telefonumu açmıyorsunuz?

''Abla duymadım.''

''Peki, benim eşyalarım neden gelmedi?''

''Abla aksilik oldu. Çarşamba günü gelecek.''

Mecburen tamam deyip kapattım.

Çarşamba günü beklemeye başladım. Gün sona erdi, benim eşyalar gelmedi. Aradım, cevap yok.  Çocukların telefonlarından aradım, yine ulaşamadım. Çıldıracağım.

Ertesi gün mağazaya gitmeye karar verdim. Evden çıkmadan bir kez daha aradım, bizimki açtı telefonu, henüz cümlemi kuramadan, karşımda aceleyle konuştu:

''Abla sizin eşyalar cuma günü gelecek.''

Sinirlensem de sakinliğimi korumaya çalışarak konuştum.

''Bana bak, sana son bir şans veriyorum. Eğer sözünü tutmazsan oraya geleceğim, yetti artık.''

''Tamam abla, bizde yanlış olmaz.''

Cuma günü gele gele televizyon sehpası geldi. Berjerler ortada yok. Ona da şükrettim ama içime bir kurt düştü. Ne yapabilirim diye düşünürken, sosyal medyayı taramak aklıma geldi.

Aman Allahım!

''Eski Salim Mağdurları'' diye bir hesap görmeyeyim mi! Hesabı incelemeye başladım. Okudukça dehşete düştüm. Bizimki hakkında çeşit çeşit ithamlar, dolandırılan dolandırılana...

Meğer Salim Bey ve Karısı bu tür davranışları sıkça sergiliyorlarmış.

Aldı beni bir panik, hemen telefona sarıldım. Arıyorum, telefonu açan yok. Çocukların telefonlarından arıyorum, nafile...       

Israrlı aramalarımdan sonra telefonuma bir mesaj geldi:

''Salim Bey geçici bir rahatsızlık geçirdi. Size dönüş yapacak.''

Bu mesaj kafamı karıştırdı. İnansan bir türlü, inanmasan bir türlü...

''Hafta sonu geçsin gideyim de durumu yakından bir göreyim'' dedim.

Bu arada aramaya devam ediyorum. Sonunda telefonu bir kadın cevapladı.

''Salim Bey hastanede, ben karısıyım.''

''Hangi hastanede''

Biraz düşünüp cevap verdi.

''Kartal Devlet Hastanesinde yatıyor''

Telefondaki kadında tarif edemeyeceğim bir samimiyetsizlik vardı.

''Kesin dayak yemiştir'' deyip kapattım telefonu, ertesi gün kızımın telefonundan aradım. Karşımda kadın:

''Salim Bey ile görüşmek istiyorum.''

''Salim Bey yok''

''Nerede hanımefendi''

''Vallahi biz de bilmiyoruz. Ortada yok, kayıp kendisi, ulaşamıyoruz.''

Çaresiz kapattım telefonu. Pazartesi günü yanıma bir arkadaşımı alarak soluğu Kartal'da aldım. Mağazaya gelince bir de ne göreyim, kapı duvar!

Demir kapının aralıklarından içeriye bakmaya çalıştım, eşyalar duruyor gibiydi. Hemen telefona sarıldım, arıyorum açan yok. Çevredeki esnafın yanına gittim, kimse konuşmak istemiyor. Arkadaşım ''sakin ol, bir de ben arayayım'' dedi. Arar aramaz her ne hikmetse telefonu cevap buldu. Karşısına çıkan kadınla konuşmaya başladı:

''Hanımefendi iyi günler, ben eşya bakmaya gelmiştim.''

''Bekleyin geliyorum'' dedi kadın. Mağazanın bitişiğindeki demir kapıdan ilk defa karşılaştığım başı örtülü, gözlüklü bir kadın çıkarak kapıyı açtı.

İçeri girince sordum:

''Salim Bey yok mu?''

''Kendisi şu an yok.''

''Nerede acaba?''

''Bilmiyorum.''

''Siz karısı mısınız?''

''Evet.''

Mağazayı dolaştıkça şaşırdım. Bir hafta önce hıncahınç dolu olan yer boşalmış,  üç beş parça eşya kalmıştı. Benim berjerler de yoktu tabii. Kadını hiç gözüm tutmadı. İşbirlikçi bir hali vardı.

''Hanımefendi benim paramı iade mi edersiniz, yoksa paramın karşılığı olarak buradan bir şey mi alayım?''

''Ben sizin paranızı nasıl iade edeyim? Ben de para mı var?''

''Kocanız nerede, onun telefonu sizde ne arıyor?''

''Bilmiyorum.''

Etrafa bakınırken benim berjerlerin benzeri paketlenmiş iki koltuk gördüm.

''Bunları alıyoruz.''

''Onlar müşterinin.''

''Ben de müşteriyim.''

O anda berjerin birini arkadaşım, diğerini ben kucakladığımız gibi dışarı çıkarttık. Arabaya yüklediğimiz gibi de oradan uzaklaştık.

Ben paramı ve eşyalarımı kurtardım. Ancak o kadar çok kişi mağdur edilmiş ki, ciddi bir tokatlama söz konusu.  Özellikle şehir dışından alışveriş yapanların vay haline!

Aman efendim, siz siz olun güvenirliğini araştırmadan sosyal medya üzerinden alışveriş yapmayın.

Sevgiyle kalın...