Bu artık sistematik bir hale gelmiş sorumsuzluğun sonuçlarıdır. Şu soruyu artık yüksek sesle sormalıyız: İnsanlar liyakatsizlik sonucu şehit olur mu?

Bugün iki askerimiz şehit oldu. Milli Savunma Bakanlığı açıklama yaptı: “Aşırı sıvı kaybına bağlı organ yetmezliği.” Bir cümle, bir satır… İki askerimiz susuzluktan ölmüş, 2025 yılında… Sıvı kaybından şehit. Bu nasıl bir yokluk, nasıl bir tedbirsizlik, nasıl bir ihmaldir? Yakın geçmişe dönelim… Daha önce hayatını kaybeden askerleri bir mağaradan almak için gönderilen 12 askerimiz yaşamını yitirmişti. O operasyona dair hâlâ net bir açıklama yok. Soru sormak suç, sorgulamak vatan hainliği sayılıyor.

Daha birkaç gün öncesine gidelim, Seyitgazi orman yangınında 10 kişi yanarak can verdi. Genç yaşta yaşamını yitiren 5 AKUT gönüllüsü ve 5 orman işçisinin de arkasından şehit oldular dendi, ağıtlar yakıldı, eşler, çocuklar şehit fotoğraflarına sarılıp ağladı, giden geri gelmedi… "Rüzgar aniden yön değiştirdi" dediler. Peki o insanlar neden yangına uygun giysi, donanım ve destekle gönderilmedi? Bu büyük yangınlar insan gücüyle söner mi? Yeteri kadar uçağımız yok muydu, diye sormadık, soramadık… Oysa aynı yangına müdahale eden Azerbaycan'dan gelen yangın ekiplerinin görüntülerini de izledik. Başlarında kask, üzerlerinde ısıya dayanıklı özel kıyafetler, ellerinde profesyonel araçlar vardı...

Bu yaşadığımızın adı nedir, nasıl izah edilir diye çok derinlikli açıklamalara lüzum yok. Bunun adı liyakatsizlik. Ve evet, artık bu ülkede insanlar liyakatsizlik sonucu şehit oluyor. Bu sözü duyunca durup düşünmeliyiz: Şehitlik, bu kadar kolay ve sıradan bir ölüm gerekçesine mi indirgendi?

Bir başka trajedi: 21 Ocak 2025’te, Bolu’daki Kartalkaya Kayak Merkezi’nde, Grand Kartal Oteli’nde çıkan yangında 78 kişi öldü. Otel doluydu. Çıkışlar yetersizdi. Önlemler yoktu. Yangın hızla yayıldı. Sorumlular yargılanmadı bile.

Peki ormanlarımız, ilk kez mi yandı? 3 yıl önce yine yandı. Helikopter yoktu, uçak yoktu. O zaman da “gereken yapılacak” denmişti. Bugün? Hâlâ yeterli sayıda yangın söndürme uçağımız yok. Hava sıcaklıklarının artacağı bilimsel verilerle belliydi. Yangınların kaçınılmaz olduğu da. Ama yine hiçbir şey yapılmadı. Yine beklendi. Yine insanlar ve doğa ölüme terk edildi.

Bu sadece ihmal değil. Bu artık sistematik bir hale gelmiş sorumsuzluğun sonuçlarıdır. Şu soruyu artık yüksek sesle sormalıyız: İnsanlar liyakatsizlik sonucu şehit olur mu? Yoksa ihmalle, ciddiyetsizlikle, tedbirsizlikle hayatını kaybeden insanlara sadece “şehit” deyip geçmek, suçluyu gizlemenin adı mı oldu?

Bu soruyu sormadan, bu düzen değişmez. Ve bu düzen, ancak liyakatle ayağa kalkar. Ancak adaletle yeniden güven inşa edilir. Yoksa yangınlar söner, savaşlar biter ama biz, kendi insanımızı, kendi çocuklarımızı kaybetmeye devam ederiz. Hem de sıvı kaybından, hem de ihmallerden, hem de yok sayılmış hayatlardan.