Annemin rahatsızlığı nedeniyle hastanedeyiz. Eskilerin dediği gibi, “Allah eksikliğini göstermesin, düşürmesin de”. Hastaneye yolumuz düşmeyince sağlığımızın kıymetini anlayamıyoruz.

O gün anneme biyopsi yapılacaktı.  Bir hastabakıcı ve bir hekim adayıyla birlikte biyopsinin yapılacağı birime gittik.  Yarım saat sürecek işlem sırasında beni odadan dışarı çıkarttılar.  Kapı önünde günlerdir hastanede olmanın yorgunluğu ve ne ile karşılaşacağımı bilmeyişimin verdiği duygusallıkla beklemeye başladım.

Gergin ve kaygılı bekleyişim işlemin bittiğini haber vermek üzere yanıma gelen doktor adayı kızcağızla sona erdi. Onu görür görmez içime akıttığım gözyaşlarım nasıl olduğunu anlayamadan yanaklarımdan aşağıya süzüldü.  Konuşmak istedim, olmadı.  Sanki dudaklarıma kilit vurulmuş gibiydi.

Yüzüme dikkatlice bakan genç kadın, gözleriyle bir şeyler söyledi.  Ben de ona gözlerimle cevap verdim.

Beraberce hiç konuşmadan odaya, annemin yanına gittik.  Bir tek kelime dahi etmeden annemi giydirdik.  Tekerlekli sandalyeye oturtup odasına kadar götürdük.  Yatağına yatırdık. Doktor Hanım geçmiş olsun deyip odadan çıktı.  Bir hışım arkasından koşup onu koridorda yakaladım ve konuşmaya başladım.

''Size yürekten teşekkür etmek istiyorum.  Biliyor musunuz,  benimle gözleriyle konuşan ender insanlardansınız. Siz başarılı bir hekim olacaksınız.  Çünkü empati yeteneği çok yüksek bir insansınız.  Size minnettarım”

Söylediklerimi sessizce dinleyen doktor adayının gözleri doldu.  İki elimi birden ellerinin arasına aldı.  Gülümseyerek yüzüme bakıp yanımdan uzaklaştı.  

''Acı duyabiliyorsan, canlısın.  Başkalarının acısını duyabiliyorsan, insansın'' diyor,  Tolstoy 'İnsan Ne İle Yaşar' isimli kitabında.

Kişinin kendisini, karşısındakinin yerine koyup onun hissettiklerini duyumsaması paha biçilemez bir şey.

***

Bir kaç gün sonra annemin odasını değiştirdiler.  Yatak komşusu 94 yaşında eski İstanbul Hanımefendisi bir kadın.  Annemin de yatak komşusunun da adı Ayşe.

Ayşe Teyzenin yutağında bir sorun var.  Yedikleri,  içtikleri ciğerine kaçtığı için yemek yemesi ve su içmesi yasak.  Kadıncağız hastane ortamından öyle bıkmış ki,  yanında refakatçi olarak kalan kızına sürekli sitem ediyor.

''Almasınlar benim kanımı,  bundan sonra kan vermeyeceğim.''

Kızı, sürekli şikâyet eden ve su isteyen annesine suların kesik olduğunu söylemiş.  Kızının doğru söyleyip söylemediğini teyit etmek için bana sordu.

''Kızım sular geldi mi?''

Cevap verdim.

''Gelmedi teyzeciğim.''

Sonra anneme seslendi.

''Ayşe Hanım günaydın.''

Annem cevap verdi.

''Size de günaydın.''

Bıkkınlıkla konuşmaya devam etti.

''Adımı da,  soyadı mı da değiştireceğim,  beni bulamasınlar artık.  Bıktım,  her yerimi deldiler. Yatan yerlerim acıyor.  Acımasın.  Ayşe, Ayşeeee !!''

Kızı sordu.

''Ayşe kim anne?''

Teyze cevap verdi.

''Ayşe benim,  kendime sesleniyorum.''

Sonra bana sordu.

''Ben ne yapacağım.  Ölecek miyim?''

Cevap verdim.

''Teyzeciğim, bak hastanedesin.  Tedavi oluyorsun,  ölmeyeceksin.''

Sonra kızına döndü.

''Ah kızım bıktın benden.''

Kızı:

''Annecim senden bıkar mıyım hiç?''

Teyze konuşmaya devam etti.

''Ama altımı temizliyorsun.''

Kızı:

''Annecim başımla beraber…''

Teyze bağırmaya başladı.

''Su içeceğim ben,  su verin banaaaa!!!” Yatan yerlerim acıyor.  Batıyor her yerim.  Kendi kendime batıyorum.  Sigara,  sigara,  sigaraaaaa!!!...''

Kızı hayretle sordu.

''Anne sen yedi yıldır sigara içmiyorsun.  Nereden geldi şimdi aklına?''

Teyzenin dikkatini dağıtayım diye yerimden kalkıp iki yatağın arasına girdim.

"Şimdi ben iki Ayşe'nin arasına girdim,  dilek dileyeceğim."

Teyze:

''Dile kızım,  peki ne dileyeceksin?''

Cevap verdim.

''İki Ayşe'ye de sağlık dileyeceğim.''

''Ah ah, teşekkür ederim kızım.  Su, suuuu!!!...  Niye su yok bana.  Bir yudum,  bir yudum... Gezdir beni.  Gerim acıyor.  Popom acıyor diyorum, anlamıyorsun.''

'' Anne lütfen.''

''Ne lütfeni,  gerim acıyor işte.  Beni eve götürün.''

Kızı tükenmiş bir şekilde durumu idare etmeye çalışıyordu.

''Anne doktor izin verince gideceğiz evimize.''

Teyze cevap verdi.

''Doktora ne,  götür beni evime.''

Can tatlı,  insanın yaşı kaç olursa olsun,  dünyaya sımsıkı sarılmak istiyor.

Hayat işte...!

Yaşarken arzu ettiklerimiz farklı olsa da son zamanlarda daha iyi anladım ki,  şu hayatta en değerli hazinemiz sağlık.  Bir diğer önemli husus ise sağlıklı yaşlanabilmek…

Sağlıkla kalın efendim...