İstanbul depreminden sonra, İstanbul’dan göç edenler, etmeyi düşünenlerin ilk gitmeyi düşündükleri şehirlerin başında Eskişehir geliyor. Çünkü, Eskişehir sık sık “Yaşanabilir şehirler” değerlendirmelerinde listelerin baş sıralarında yer alması dikkati çekiyor. Bir de “Sanatta yeni öne çıkan şehir” denilmesi, hafta sonu Eskişehir’i gezmeye, görmeye gelenlerin “Avrupa şehri gibi” demeleri yerleşmek isteyenlere Eskişehir’i cazip geliyor.

     Sadece bunlar değil. Eskişehir, İstanbul’a nazaran evler kira olarak da satın almak için de ucuz. Şehir içi ulaşımda zaman zorluğu ve kaybı yaşanmıyor. Şehrin merkezinden her tarafına ulaşman 20 dakika sürüyor. Çarşı, pazar alışverişinde ucuzluğu ve güvenliği var. Bunlar yaşam için öncelikleri…

     Bir de yaşamın bir ikinci yanı var. İstanbul’da kültür sanat çevresi ve yoğun etkinlikleri var. Bu da İstanbul’da yaşayanların yaşam biçimini oluşturuyor.

     Eskişehir’e yerleşmeyi düşünenler daha çok kültür sanat çevresini ve sanat insanlarını araştırıyorlar. Daha çok Eskişehir’e yerleşmeyi düşünenler kültür sanat insanları. Beni arayanlardan anladığım kadarı ile, Eskişehir’de köşeye çekilip ömür tamamlamak değil, Almanya’dan Türkiye’ye 1930’larda faşizmden kaçan Alman sanat ve bilim insanları gibi bilgi ve deneyimleriyle gelecekleri Eskişehir’in sanat çevresinde yer almak, daha gelişmesine katkılarda bulunmak, sanatta sönüp kalmamak. Bu onlar için en önemli konu…

     Önlerinde  sanatta İstanbul kadar gelişmiş, sanat çevresi olan Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Trabzon varken sanatta yeni yeni adını duyuran Eskişehir niçin?

     Bunun yanıtı şu; Türk sanattında iki ekol, okul var. Biri İstanbul diğeri Ankara. Bunu Mimar Sinan Güzel Sanatlar mezunları, Ankara Gazi mezunları oluşturuyor. Yani İstanbul’dakiler kendilerine göre kendileri sanatçıdırlar. Buna karşın  Gazi kökenliler öğretmendirler. İzmir’i İstanbullular oluşturmuşlardır. Orası da deprem yaşamaktadır. Diğer Adana, Trabzon gibi şehirlerde sanat çevreleri Ankara da yetişmişler oluşturmaktadırlar. Bursa ve Konya geleneksel sanatlara ağırlık verdikleri için çağdaş sanat geride görürdüğü için düşünülmemektedir.

      Peki, Eskişehir’e sıcak bakıyorlar mı?

      Eskişehir’de sanat çevresi çoğunluğu sanat eğitimini Ankara’da almış 3 üniversitenin sanatçı öğretim üyeleri ve Eskişehir’de sanat eğitimini almış Büyükşehir Senfoni Orkestrası, Şehir Tiyatroları ve  bir de, Eskişehir’de adını ülke çapında, hatta yurt dışında duyurmuş Eskişehir’de sanatın sivil örgütü Eskişehir Sanat Derneği var. Onun üye profilini de  üniversite öğretim üyeleri, okullardaki resim, edebiyat öğretmenleri, onların emeklileri bir de Güzel Sanatlar Fakültesi’nin ve Eğitim Fakültesi’nin kurulduğu yıllarda Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde ya da Serpil Akyıl, Zehra Çobanlı, Fikri Cantürk, Ünsal Kınıklı gibi sanatçı üniversite öğretim üyelerinin atölyelerinde yetişmiş sanatçılar oluşturmaktadırlar.

      Peki Eskişehir, İstanbul’dan gelip Eskişehir’e yerleşecek ülkemizin ünlü sanatçılarına her ortamı verebilecek mi?

     İstanbul’da kulaktan kulağa dolaşan söylentiler var. “Eskişehir’de sanatın düzeyi düşük”, “Bir arada sanat dostluğu, çevresi yok”, “Sanat piyasası ve koleksiyoneri yok”, “Özer Sanat Galerileri yok”, “Sanat basını, yayıncılığı yok”.

     Yokları sıralayan birileri var.

     Peki, üniversitelerden emekli olan sanatçılar niçin İstanbul’a, Ankara’ya gitmeyip Eskişehir’de yaşıyorlar?

     Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde sanatın her alanında sanat eğitimi başladığı ve İstanbul, Ankara’dan sanatçıların sanat eğitimcisi olarak Eskişehir’e gelmeleriyle 1950’li yıllardan 1980’li yıllara kadar sanatçısı en çok göç eden şehirden bugün sanatçıların göç ettiği şehir haline gelmiştir. Eksikleri vardır ve bir tane bir tane çözümlenmektedir.