"Söz namustur" der, eskiler.

Bazı insanlar söz verince "olmuş" bilirsin. Söz vermek öyle basit bir şey değil. Birisinden borç almak ya da senet vermek kadar sorumluluk içeren bir durum. Söz, kişiler arasında gerçekleşen ve kaydı olmayan ciddi bir akittir. Birine onun için yapacaklarınız ya da yapamayacaklarınıza dair bir nevi teminat vermenizdir.Tıpkı borcunuzda olduğu gibi verdiğiniz sözü de gününde ödemeniz gerekir.

Bazen söz vermekle de olmaz. Yapmayı taahhüt ettiğiniz her ne ise onu karşınızdaki kişiye hissettirmeniz, söz verişiniz kadar önemli. Dilinizden sözcükler  dökülmese bile yerine getireceklerinizden dönmeye hakkınız olmamalı. Mutlaka  başınıza gelmiştir. Söylediklerini yerine getirmeyip de, "ne olacak, sen de inanmasaydın!" diyenler vardır ki, şaşırıp kendi saflığınıza  mı, yoksa  onların yüzsüzlüğüne mi kızacağınızı bilemezsiniz!  Bir insanın tutabileceği sözler verişi ve verdiği sözleri tutuşu düzgün bir karakter göstergesidir. Kişi her ne ile karşılaşırsa karşılaşsın, kızsa da üzülse de verdiği sözü tutabilmelidir.  Kızgınlığını, küskünlüğünü verdiği sözü tutmamak için bahane olarak kullanmamalıdır.

Acaba son yıllarda, hanginiz gönül rahatlığıyla, yazarların, politikacıların, arkadaşlarınızın ya da çevrenizdekilerin sözüne güvenebiliyorsunuz? Tahmin ediyorum ki, çok azınız. Son zamanlarda söz vermenin içi boşaltılmış ve ağızdan çıkan sıradan iki kelime halini almıştır, ne yazık ki!  Verdikleri sözler  ''senet''  olan insanlar  olduğu gibi, söz vermekten çekinen insanlar da vardır. Böyle kişiler, sorumluluktan kaçarmış gibi görünseler de bilakis onlar, sorumluluk bilinci olan ve yapamayacakları işlere kalkışmayan insanlardır. Söz vermenin ve verilen sözü yerine getirmenin ne kadar  ciddi bir durum  olduğunu bilir bu tür insanlar.

Söz vermek de sözünde durmak da ikili insan ilişkilerinin en temel yapı taşlarındandır. Bazen de abartılı sözler verilir. Bir çok insan bunu güç gösterisi olarak yapar.  Sonra da sözünde durmaz. Baktığımızda bu söz verip sözünde duramama sıklığı sosyo-kültürel düzeyle yakından ilişkili bir durum. Diğer taraftan, bu hususta kişilerin  aile  içerisinde aldıkları terbiyenin önemini de yok saymamak lazım. Verilen sözün tutulup tutulmayışı  kişinin yetişirken ailesinden aldığı ve muhafaza ettiği ahlâk anlayışı ile doğrudan ilintilidir.  

Eskiden insanların birbirlerine verdikleri sözler onur, vefa gibi kavramlarla  eşdeğer olarak algılanıp doğruluğu, dürüstlüğü ve erdemi  temsil edermiş. Yine eski zamanlarda insanlar arasında söz vermek ve söz söylemek  hemen hemen aynı anlamlarda kullanılırmış. Yani kişilerin ağzından çıkan her söz  ciddiye alınırmış. Nasıl ki, bir çok değerimiz kaybolup bozulduysa söz vermek de eski muhteviyatını korur halde değil. Şimdilerde anlamı lügatlarda aranır oldu. Verilen sözlerin çoğu  yerine getirilmiyor artık. Birine  söz vermek kolay bir şey. Asıl mesele verilen sözü  tutmak değil mi?  Sanırım en kötüsü de insanların tutamayacağı sözler verişi ve  sonra birilerini hayal kırıklığına uğratışı olmalı.

Naçizane tavsiyem; siz siz olun, tutamayacaksanız, hiç kimseye söz vermeyin. Sorumluluktur. Verilip de tutulamayan sözler, insanları üzer.  Söz vereni ise eksiltir, değersizleştirir.

Ne demiş Konfüçyüs; "İyi insan, güzel söz söyleyen değil, söylediğini yapan ve yapabileceklerini söyleyen insandır."

Her daim, ''Sözüm, söz! '' Diyenlerden olun.

Sevgiyle kalın efendim...!