Yunus Emre öleli 700 yıl olmuş. Yaşadığı çağdan beri sanatçıları etkilemiş. Şiirleri başka şairlerin şiirleriyle karışmış, bugün hala şiirlerinde başkalarının şiirlerini ayıklama çalışmaları yapanlar. Osmanlı döneminde, Kanuni’nin şeyhülislamı Ebusuud tarafından şiirlerinin okunmasını ölüm cezası ile yasaklanmış. Osmanlı aydını da ilgilenmemiş. Yunus Emre edebiyat alanında akedemik olarak 1918 yılında Edebiyat tarihçimiz Profesör Fuat Köprülü tarafından ortaya çıkarılmış, öğrencilerinden Abdülbaki Gölpınarlı, ve başka araştırmacılar; Burhan Toprak, Sabahattin Eyüboğlu, İlhan Başgöz, Erdoğan Alkan,Doğan Aksan, Hikmet İlaydın,Mehmet Kaplan, Talat Halman, Cahit Öztelli, Turhan Alptekin Mustafa Tatçı gibi edebiyatımızın tanınmış araştırmacı yazarlarının çalışmalarıyla Cumhuriyet dönemimizde incelenmiş ve yorumlanmaya başlamıştır. Elimizde Yunus Emre’nin bir 400 şiirlik Divan’ı ve yaklaşık 1000 dizelik “Risalet al Nushiyye” adıyla bilinen “Öğütler” divanı vardır.
Yaşadığı çağdan beri sanatçıları etkilemiştir, demiştim. Nazım Hikmet’ten, Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya, Cemal Süreya’dan Salah Birsel’e kadar günümüz şairleri onun için şiirler yazmış ve bu şiirler “Yunus Emre İçin Yazılmış Şiirler” adıyla 5 ayrı antolojilerde toplanmış. Binlerce Yunus Emre için yazılmış şiir var. Yunus Emre oyun yazarlarımızı etkilemiş. Yazılmış 27 tane Yunus Emre Oyunu var ve başta Devlet Tiyatroları olmak üzere tiyatrolarımızda sahneleniyor. Roman yazarlarımızda romanlarını yazmış. 20 kadar da romanı var. Edebiyat dergilerimiz özel sayılar yapıyor. 15 kadar Yunus Emre Sempozyumu düzenlenmiş bilimsel bildirler kitaplaştırılmış. Yunus Emre Bibliyografyasında 1400’e yakın yayınlanmış tanıtıcı, inceleme kitap var. Esin Avşar, Ayla Algan gibi sanatçılarımız onun şiirlerini İngilizce, Fransızca gibi dillerde dünyanın pek çok ülkesinde konserlerini vermişlerdir. Ruhi Su onun şiirlerinden çağdaş müzik anlayışı ile yeni bir türkülerini yaratmış. Sayısız Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği, Pop sanatçılarımız onun şiirlerini şarkılaştırmış, türküleştirmiş müzik reportuvarımıza kazandırmış konserlerinde radyo ve televizyonlarında dinliyoruz. Daha 1940’lı yıllarda ünlü bestecimiz Adnan Saygun tarafında şiirleriyle “Yunus Emre Oratoryosu” bestelenmiş, dünyanın pek çok ülkesinde, en büyük salonlarda, büyük orkestralara konserleri veriliyor.
Sinema’da da çok sayıda filmi yapılmış.Zaman zaman televizyonlarda seyrediyoruz. Münif Fehim, Bedri Rahmi, Rasin gibi ressamler tablolarında resimlemişler, Tankut Öktem, Şahin Özyüksel, Aytaç Katı, Metin Yurdanur, Mustafa Özdemir,Ahmet Avcı, Tomris Can, Rahmi Atalay gibi çok sayıda heykeltıraşımız heykellerini yapılmış. Pullar yapmışız, paramızın üzerine resmini kuymuşuz. Şehirlerimizin en güzel yerlerinde. İnsanımız doğan çocuğuna Yunus Emre adını koymuş. Ülkemizde 1500’e yakın adı Yunus Emre olan yurtdaşımız var. Bir çok şehrimizde Kültür Sanat Merkezi’nin adı, okullara, caddelere, her yere adını vermişiz. 1925 yılından beri adına “Anma” etkinlikleri ya da törenleri düzenliyoruz.
Peki, Yunus Emre’yi ne kadar tanıyoruz?
Gerçekte Yunus Emre kim?
Şu kadar onun için şiir, roman, oyun ve kitap yazılmış, besteler, filmler, pullar , resimler, heykeller yapılmış, nerede bunlar?
Yunus Emre için bir kurumumuz var mı?
Yunus Emre için sahiplenenlere sahip çıkılıyor mu?
Goethe, Dante, Puşkin, Tolstoy, Mozart gibi sanatçılarına yaptığı etkinlikler, müzeler, tanıtımlar, yayınlar yaptığı gibi biz niçin yapamıyoruz?
Yoksa her konuda olduğu gibi Yunus Emre konusunda da kavga mı ediyoruz? ya da “mış” gibi mi yapıyoruz? Kaç kişi katılıyor bu anmalara ya da törenlere?