Birinin borcunu ödememesi veya verdiği sözü yerine getirmemesi durumunda sorumluluğu üzerine alma durumuna kefillik denir. Birinin borcunu ödeyeceğine ilişkin olarak üçüncü bir kişinin alacaklıya güvence vermesi ise kefalettir. Kefalet sözleşmesi ise kefilin borcun ödenmemesi durumunda alacaklıya karşı borcu üstlenme sorumluluğu yükleyen bir sözleşmedir. Günümüzde kefalet sözleşmesi en çok bankalar ile yapılmaktadır. Bankaların içeriğine müdahale edemediğimiz, önceden hazırlanmış, mini mini harflerle yazılı sayfalarca sözleşmelerini “hatır için”  kefil sıfatı ile imzalamak durumunda kalmaktayız.

Kefil olurken yasa maddelerini bilmekte büyük fayda var. Çoğu kez ancak borçlu duruma gelince öğrendiğimiz yasa maddeleri hakkında asgari düzeyde de olsa bilgi sahibi olmak bizi hatalı kararlar vermekten koruyacaktır.

Kefalet sözleşmeleri Borçlar Kanunumuzda düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmalıdır. Kefilin sorumlu olacağı en yüksek miktar açıkça belirtilmeli, kefalet tarihi yazılmalı, kefil müteselsil kefil ise bu da açıkça yazılmalıdır. Kefalet sözleşmelerinde eşlerden birinin kefil olabilmesi ancak diğer eşin yazılı rızası ile mümkün olabilecektir. Aksi takdirde eşin yapmış olduğu kefalet sözleşmesi geçerli olmayacaktır

Adi kefalette alacaklı borçluya başvurmadıkça kefili takip edemez. Ancak, borçlunun aleyhine yapılan takip sonucunda kesin aciz vesikası alınması, borçlunun Türkiye’de takibinin imkansız olması veya önemli ölçüde güçleşmesi, borçlunun iflasına karar verilmesi veya borçluya konkordato mehili verilmiş olması hallerinde alacaklı doğrudan kefile müracaat edebilecektir.

Müteselsil kefelet,  kefilin müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmesi halinde söz konusu olur. Aksi takdirde bir sözleşmeden kefilliğin müteselsil kefillik olduğu açıkça anlaşılmıyorsa, bu kefilliğin adi kefalet olduğu kabul edilmelidir.

Müteselsil kefalette alacaklı borçlu hakkında her hangi bir takibata başlamadan doğrudan kefili takip edebilmektedir. Fakat alacaklının artık müteselsil kefalette dahi doğrudan kefile gitmesi için, borçlunun ifada gecikmesi ve borçluya çekilen ihtarın sonuçsuz kalması veya borçlunun açıkça ödeme güçlüğü içinde olması gerekmektedir.

Kefil, alacaklıya karşı kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile yazmış olduğu azami miktar kadar sorumlu olacaktır. Eğer sözleşmede aksi kararlaştırılmamış ise kefil, asıl borç, asıl borcun zamanında ödenmemesinde kaynaklanan yasal takip masrafları ile işlemiş bir yıllık ve işleyecek yıla ait faizlerden de sorumlu olacaktır. Fakat bu sorumluluklarla birlikte dahi, kefilin sorumluluğu azami miktarı geçemeyecektir.  Kefil, sadece borçlunun kefalet sözleşmesinden sonraki borçlarından sorumludur. 

Kefaletten tek taraflı dönme mümkün değildir. Bu durumda kefil olma kararının ne denli önemli bir karar olduğunu göstermektedir. Borç vadesinde ödenmediği takdirde kefilin ödemesi gerekmektedir. Kefil “müteselsil” kelimesi ile tanımlanmışsa, asıl borçlu gibidir. “Önce ona takip yapın bakalım alabiliyor musunuz sonra bana gelin.” diyemezsiniz. “Onun evi arabası vardı önce onları satarlar.” diye düşünmeyin, sizin malvarlığınız daha önce satılabilir. Evinize hacze gelinebilir. Maaşınız haczedilebilir. Kefil olduğunuz kişinin borcunu ödeyememesi, kötü niyetten de kaynaklanmayabilir. Siz kefil olduktan sonra maddi durumu kötüleşmiş, işten çıkartılmış ya da ödeyebileceğinden fazla borçlanmış olabilir. Bu nedenle borçlunun ödeyebileceği miktara değil kendi ödeyebileceğiniz miktara kefil olun. Asıl borçlunun ödeme gücüne göre değil kendi ödeme gücünüze göre karar vermek sizi yanlışa düşmekten kurtaracaktır.

www.tukdes.org | bilgi@tukdes org

Av. Pınar TURHANOĞLU GÜCÜYENER                                                                                   TÜKDES ONUR KURULU BAŞKANI